Monday, November 7, 2016

Mükerrem Bey ve Ruhizar Hanım

Yaşlı adamın çok parası vardı bir zamanlar. Karun kadar zengin denir ya, işte öyle birisi olmasa da cebinden dolup taşardı geliri. Bir yalısı bile 20 tane müstakil ev alacak değerdeydi. Gerisini siz düşünün. Çok çalışırdı, kazanırdı ve iyi de yemesini bilirdi. Kimilerine göre 3, kimilerine göre de 13 defa evlenmişti. Çünkü beraber olduğu kadınların sayısı bilinmez, imam nikahı ile koleksiyonuna kattıklarının rakamı pek de tutulamazdı.

Sevgiden bihaber bir adamdı Mükerrem bey. Epeyce bihaber. Karşısındakine değer vermenin dahi para ile ölçülebileceği konusunda kendi kafasında tez yazar cinstendi. Çalışanlarını satın alır, çevresindeki dostları parasıyla yanına katar ve elbette yanına kadın olarak gelenlere de sadece para verebilirdi.

Çok güçlüydü. Bir dediği iki edilmiyordu. Parası vardı çünkü. Bundan dolayı karakteri de gittikçe daha otoritere gidiyordu. Kadınlarına dayak atmanın dahi onun teferruatında olduğunu düşünüyordu. 

Öyle olması da doğal değil miydi zaten? Parası için gelmişti zaten onlar. Bir bakıma kendilerini, ruhlarını, bedenlerini paraya satmamışlar mıydı? O halde zırıldayacak bir halleri de olamazdı.
Bir tane kadın vardı içlerinde. Gülüşü ile yürek ısıtan, insanlığıyla ışık saçan bir tipti. İyiliksever , gönül dostu denilebilecek tarzdaydı. Ne işi vardı bu parayla hayatı satın alabileceğini düşünen adamla? Nasıl yanına gitmişti, onunla beraber olmayı kabul etmişti? Mükerrem beyin resmi nikahında olan kadındı Ruhizar hanım. Belediye nikahında olandı ve esasen ilk eşi gibi de durmaktaydı. Bu ruh fakiri, sevgi düşmanı adamın nikahına girmeyi kabul ettiği zamanlarda onun kendisini koruyup kollayabileceğini düşünmüştü ki onun yanına sığınmıştı. Babasından çektiklerinin bir son bulmasını bekleyerek biraz da mecburiyetten kaçmıştı ona.

Ruhizar hanım için tren bir kere kaçmıştı. Hayatı boyunca hiç mutlu olamamış bu kadının, felek bir kere kapısına gelmişti. İyi bir adama gönlünü kaptırmış ve bunun karşılığını da almıştı. Çok seviyorlardı birbirlerini ancak sevginin karın doyurmayacağını düşünmüş ve ondan ayrılmıştı. Gücü ve parayı seçerek hayatındaki o eksik kalan yönünü tamamlayabileceğini düşünmüştü.
Mümkün müydü emeksiz sevgiye, huzura kavuşmak? Nasıl mümkün olabilirdi gönül dünyanı güç ve para ile bezemek. Olmamıştı zaten. Babasından yemediği dayağı kocasından yiyordu. Mükerrem bey işte birilerine kızar, akşam içkisini içer ve sonra bir kadınla geceyi geçirir. Sabaha karşı da evine geldiğinde o kızgınlığını Ruhizar’dan çıkarırdı. Hayatında verdiği en büyük kararı, en hatalı şekilde vermiş olmanın verdiği acıyı her gün tüm hücrelerinde milim milim yaşamaktan kaçamıyordu. Boşanmak istiyor fakat korkudan onu da yapamıyordu.

Mükerrem bey için iş, para ve kendi cinsel tatmini dışında her şey ayağının altında bir paspas gibiydi. 

Yıllar da böyle geçti. 60’lı yaşlar geldi. Mükerrem bey artık Mükerrem amca bile değildi. Zamanında çevirdiği dolaplar, daha fazla para kazanma hırsı, ona çok büyük bir son getirmiş ve dolandırıcılıktan hapsi boylamış ve tüm mal varlığına da el konulmuştu.
Hapisten çıktıktan sonra sanki hiç bilmediği bir dünyaya onu atmışlar gibi hissediyordu. Evresinde ne parasına uşaklık edenler, ne de parası karşılığı dost olanlar vardı. Kalacak bir yeri dahi yoktu ve sokaklarda yatmaya başlamıştı.

Tüm hayatını düşündüğünde, binlerce pişmanlık, bir o kadar da keşke bıraktığını gördü. Bir gece, parkın birinde intihar etmiş halde bulunduğunda üzerinde bir not yazılıydı.

“Bilemedim ben sevginin her şey olduğunu. Göremedim hayatın onun üzerine kurulduğunu. Karşımdaki insanın benden farksız olabileceğini, bir kadının elini tuttuğumda onun iyiliği ve mutluluğu için savaşırsam, gerçek manada insan olunacağını anlayamadım. Artık çok geç. İçimde hayatım boyunca sevgi yaşamadığımı şimdi anlıyorum. Parasız kalınca, çevremdeki herkes gidine görüyorum. Nedense birilerinin sevgi dediği o duygunun içimde biraz parıldamaya başladığını hisseder gibi olmaya başladım ama çok geç. Ruhizar’a onca kötülüğü yaptıktan sonra, onca insanın günahına girdikten sonra, şimdi parasız kalınca bunları düşünmek ne işe yarar. İnsanlık demek, insan olmak demek, önce karşındakini düşünmek demekmiş, en azından bunu öğrenerek gidiyorum. Yine bir keşke ile hayatıma son veriyorum. Ama bu kez, gerçekten de çok güzel bir keşke. Keşke benim gibilerin öldükten sonra neler yaşadığını bir şekilde diğer insan görse de kendilerini insan yapabilmek için birkaç çaba harcasa.”

Ruhizar’a ne mi olmuştu?

Mükerrem bey hapse girmeden yaklaşık 1 yıl önce ağır bunalıma girmiş ve hayatına son vermişti.

Ruhizar’ın hayatında en çok sevdiği ve daha da önemlisi en çok değer verildiği anları yaşatan eski sevgilisi ise kendine bir hayat kurmuş ve çok mutlu bir ömür geçirmişti. Zaman zaman Ruhizar ile olan geçmişi aklına geldiğinde içi burkulsa, kalbi hissizleşmiş olsa da, sonrasında hemen normale döner ve ona dünyalar güzeli bir torun vermesinin tek kaynağı olan taptığı eşinin ellerini tutar ve iyi ki varsın der.

MUSTAFA BAYRAK