Monday, October 31, 2011

romanımız "GÖZLERİMİN İÇİNE BAK" (küçük bir pasaj)

romanımızın belli bir safhaya gelmesiyle birlikte aradan küçük bir pasaj yayınlamanın güzel bir fikir olduğunu zannediyorum. 

...Her şeyi hazır gibi hissediyordu şuandan itibaren Kerim. Gül’ün mükemmel saptaması onu çok heyecanlandırmış ve aynı zamanda sabırsızlandırmıştı. İş başa düşüyordu yavaş yavaş. Gece olduğunda başını yastığa koyar koymaz o gün yaşadıkları aklından geçti. Sabahtan akşama kadar olan onca şey. Ekip arkadaşlarıyla tartışması, oradan ayrılıp sahil kenarına gidişi, mazi ve Gül. 

Her şeyin ne kadar çabuk geliştiğini farketmişti. Bir günden kısa bir sürede insanın bütün hayatı nasıl bir şekilde bir yerlerde karşısına çıkar, nasıl üzülüp nasıl sevinir hepsi. Kendini toparlaması gerekliliğinin çok net bir şekilde farkındaydı artık. Tamamlaması gereken bir misyonu vardı çünkü. Sanki bu hayata sadece o görev için gelmiş düşüncesi gözlerinden rahat bir şekilde okunabiliyordu. Yanında uyuyan Gül’e baktı ve kendine şu sözü verdi:

“Senin için, annem için, doğacak çocuğumuz için söz veriyorum ki bu çalışmadan alnımın akıyla çıkacağım. Annemin yaşadıklarını, çocuğum yaşamayacak. Ağlamak o kadar kolay olmayacak, insanlar birbirlerini o kadar kolay kırıp, yaralamayacak.”

Böylesine iddialı bir sözü üzerine çok büyük bir yük alarak veren Kerim, o günün artık son bulması gerektiğini düşünüp gözlerini kapatır ve bu çalışmaların gelecekte ölümüne neden olacağından, oğlunun hayatını planlanandan çok daha farklı şekilde değiştirebileceğinden habersiz uykuya dalar.